HAKKIMIZDA

Merhaba!

1988 Endüstri Mühendisi AYŞE GÜNEY;
Başladım sanayide çalışmaya
KALİTE KONTROL ile başladım,
öyle de devam etti yıllarca…
Sonra hep HAYAL ETTİM BEN.
Hala da devam…

Ve
1992 GEMLİK
Evlendim…
Zeytin diyarı… hep yeşil, her yer yeşil…
Ben yine HAYAL ETTİM…

Ve
Yıl 1994;
50 ağaçlık ilk zeytin bahçemizde hasat zamanı;
Hatice Teyzemiz bir sofra kurmuş,
Büyük bir koku şöleni…
Daha birkaç saat önce  zeytin ağaçlarının altından
bin bir çeşit şifalı otla yapılan bir yemek.
Hatice teyze,
“Yemek” diyor,
“kendi yağıyla pişer; tam ateşten indirirken üzerinde zeytinyağı gezdir,
yağın tadı ağzında dolansın.”

İşte benim hikayem aslında o zaman başladı…
Ya işte böyle, sevda düştü bir kere YIL 1994…

Yemek sonrası…
İlk göz ağrımın; Yanı başına gidip yamacına oturdum…
Beni bütün yapraklarıyla kucakladı…
Sonra gövdesine yaslandım…
“Sor” dedi.
“Sana söyleyeceklerim var.”
“Gidenler neden gider?” dedim.
Dedi: “Geri dönebilmek için.”
“Sen, ölmez ağacı, nasıl oluyor da ölümsüzsün?”
Dedi: “Kendimden gittiğim için.
Damla damla, zerre zerre aktığım için.
Kendim değil belki ama hikâyem ölümsüzdür”.

2010 yılı artık emekli AYŞE GÜNEY
Umurbey’de oturuyoruz.
Zeytin ağaçlarının yamacında…

Ölmez ağacımın yanında…
Nedenini bilemediğim bir huzur kaplıyor içimi.
Neden mi?
Ölmez Ağacım bana;
Kibir, gurur, büyüklük ve rekabet yüklü türümüze acizliği anlatmakla kalmıyor,
büyüklüğün ne olduğunu da gösteriyor devasa gövdesiyle.

Hiç zeytinin gövdesinin hiçbir ağaca benzemeyen o büklüm büklüm yapısına
dikkat ettiniz mi?
Belki de kimi gözlere pek “biçimsiz” gelen bu gövde yapısı bize neyi anlatıyor aslında?
Susuzluğa, zorlu toprak koşullarına, ama hepsinden de önce binyıllarla ölçülen
zamana karşı direncin göstergesi olarak, yaşamak ve yaşatmak için gösterilen
inadın bedelini belki de…

Ve
Dahası ve en güzeli;
Hayat biraz zeytin, çokça deniz kokuyor buralar.
Zeytin zamanı doğuyor kimi çocuklar, düğünlerin çoğu zeytin sonu.
Öldü derler birileri için, geçen zeytin zamanı.
Velhasıl buralarda;
Ömür gibidir zeytin, ağacı bir köklü ailedir ve dayanır yıllar öncesine.
Bir canlılık gelir; renklenir köyümüz zeytin zamanı. İnsanlar zeytinliklerinin
yolunda, türküler yükselir sevda kokulu. İnce dumanlar tüter zeytinlikler
arasında, ateşlere oturtulmuş kararmış çaydanlıklarda bir yaşam sevinci
demlenir…
Nasıl huzur kaplamasın…

Yıl 2015
YAĞHANE POJEMİZ…

Ve Nihayetinde öğrendim ki;
“Hayat biz plan yaparken yaşadıklarımızmış.”
Ve artık biliyorum ki;
Hayal gücümüzü gerçekleştirmek için gerekli olan bizde saklı.
Onu ortaya çıkartmak için gerçeğe uyarlamak da yine bizde saklı.
Kendimizin kendimizde saklı olanı bulmak için kendi kendimize çözümlememiz gerekiyor.
Hayal ettiğimiz her şey gerçek olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Hadi o zaman; başarılarımızın, geçmişimizdeki hayallerimizin
ürünü olmasını sağlayalım,
Çünkü hayallerimizi gerçekleştirmek bizim elimizde.

HAYAL ETMİŞTİM BEN DE..
Bir gün
Ölmez ağaç altında bir sohbette…
Salih Amca demişti ki;
Bir kültürdür zeytin, yalnızca ekmeğe katık etmek ne demek;
yaşama katık edilen…
Ve
Zeytin hayattır, unutma…

Unutur muyum, unutulur mu hiç….
Salih amca…

BİLİRİM Kİ;
Zeytin bütün ağaçların ilkidir.
İlk dua, ilk çığlık, ilk öpüşme, ilk aşk, ilk bakışma, ilk acı kadar ‘kutsaldır’.
Sadece bütün semavi dinlerde farklı hikayelere konu olduğundan değil, insana
saf kalmayı, çürümemeyi, sadeliği,
aklı tanrısal bir kudretle gösterebildiği için de kıymetlidir.

Tarihteki bilinen ilk zeytin koruma kanunu, Solon Kanunları’ydı. Zeytine zarar
verenler ölüme kadar varan çok ağır cezalara çarptırılıyordu. Eski Yunan’da
sadece ve iyi dürüst insanlar zeytincilik yapabiliyordu.

ŞÜKREDİYORUM…
Mücevher gibi ışıldayan kıyıların bahşedildiği bir coğrafyada yaşadığım için…

Zira; benim gibi Ölmez Ağacın aşığıysanız, onun serin gölgesine
oturduğunuzda ;

“Herkese aidim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden öncede buradaydım,
siz gittikten sonra da burada olacağım.”
dediğini mutlaka duyarsınız…

Ölmez Ağacının doğası, uzun süren hayatı, gücü, direnci, mağrur ve mütevazı
duruşuyla insana dair ne çok hikaye anlatır.

Sonra bir gün bir MERULA  cılız bir zeytin dalına konar ve bu hikaye yeni
kahramanlarıyla başka türlü anlatılır…
Hep yeniden…
Bizim gibi…
İyi ki…
YIL 2018

Saygı ve sevgimle…

Ağız tadıyla,
AYŞE GÜNEY YAĞHANESİ